Alışveriş yapmaktan keyif almayan yoktur elbette. Peki ama bu alışveriş yapma isteğinin altında; yalnızlık, üzüntü, kızgınlık, mutsuzluk ve dışlanma gibi olumsuz nedenler yatıyorsa? Bu bir depresyon belirtisi olabilir. Depresyona bağlı satın alma isteğindeki artış aynı zamanda bir rahatsızlıktır. Peki acaba siz de bu rahatsızlığa yakalanmış olabilir misiniz? O halde haberimizi okuyup, cevabınızı verin.
1900′ lü yılların başında bu duruma ‘Oniomania’ adı verilmişti fakat günümüzde bu rahatsızlık ‘Kompulsif alışveriş’ olarak tanımlanmakta.
Bu rahatsızlıkta öne çıkan belirtiler;
- Zihninizin sürekli yoğun olması,
- Satın alma isteği ve eyleminin yoğun bir huzursuzluğa dönüşmesi
Kompulsif alışveriş, sosyal ilişkilerinizde sıkıntılara yol açabilir
Mantıksız ve gereksiz yapılan alışveriş sonrasında kişi suçluluk, pişmanlık ve utanç duygusu yaşar ve etrafındakilere yaptığı harcama ve alışverişten bahsetmekten kaçınır. Bu saklama isteği kişiyi yalan söylemeye yöneltir. Bu da çevresindeki kişilerle sıkıntı yaşamasına neden olur. Ayrıca hayatını paylaştığı kişilere ve sorumluluklarına karşı da yaptığı yüksek harcamalar yine ilişkilerinde tatsızlık yaşamasına yol açar.
Bu rahatsızlık erkeklere oranla kadınlarda daha sık görülüyor
Yapılan araştırmalar bu takıntının toplum geneline bakıldığında kadınlarda daha sık rastlandığını kanıtlamıştır. Kadınlarda bu takıntı kozmetik, kıyafet ve mücevher ürünlerinde daha fazla görülürken, erkeklerde ise daha çok elektronik eşyalarda ortaya çıkmaktadır.
Depresyon alışveriş hastalığını ve bu takıntıyı bire bir tetikliyor
Yapılan çalışmalara göre, bu takıntının en büyük destekçisinin depresyon olduğu belirtilmiştir. Kişi depresyona girdiğinde kendini motive edecek bir şeyler arar ve genellikle de alışverişe başvurarak, kafasını dağıtmayı dener. Bağımlılık, obsesif kompulsif spektrum ve bazı duygu bozuklukları; depresyonla kompulsif satın alma ile arasında güçlü bir bağ olduğunu göstermektedir.
Tedavisi ise oldukça kolay
Yaşı ilerlemiş hastalarda farmakolojik (İlaç tedavisi) ile tedavi uygulanmaktadır. Aynı zamanda psikoterapötik yaklaşımın bir arada kullanılması da büyük fayda sağlamaktadır. Genç ve ergen hastalarda ise daha çok bire bir veya grup terapisi öneriliyor ve çok büyük ölçüde tedavi başarıyla sonuçlanıyor.
Bir Cevap Yaz